27 Mart 2009 Cuma

Sifali bitkiler

ŞİFALI BİTKİLER

ADAÇAYI
Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser.Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.Bu uyarıcı bitki kan dolaşımını hızlandırır. Hücre yenilenmesini ve cildin elastikiyetinin artmasını sağlar. Bu bitkiyle sivilcelerinizden de kurtulabilirsiniz.

AHUDUDU
Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.

ALOE VERA(SARISABIR)
Eski yunanlılarında güzelleşmek için kullandıkları bir bitki. Yıpranmış ciltleri onarmak ve nemlendirmek için son derece yararlı. Akne sıcaktan kaynaklanan kaşıntılara karşı cildi koruyor. Yıpranmış saçları onarıyor ve nemlendiriyor.

ASMA
Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.

AVOKADO
Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidanttır. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir.Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir.

AYRIKOTU
İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir.

AYVA
İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.

BADEM
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

BAKLA
İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.

BAMYA
Halsizliğe karşı bire bir. 100 gram bamya günlük magnezyum (hücrelerin enerji depolamasına yarayan madde) ihtiyacımızın üçte birini ve yüzde 10'dan daha fazla miktarda ise günlük demir (akyuvarların vücut içinde oksijen taşımasını sağlıyor)ihtiyacımızı karşılıyor.

BİBERİYE
Eski zamanlarda gençliği geri getiren bitki olarak adlandırılan biberiye, sivilcelere iyi geliyor. Cildin esnekliğini ve sıklığını artırıyor. Bir litre suya, biberiye ve kekik yağından iki kaşık ekleyin. Bu karışımı cildinizi temizlemek ve yumuşatmak için kullanın.

BEZELYE
Taze ve donmuş olarak kullanılabilen bezelye B1, C vitaminleri, protein, lif ve folik asit içerir. Sinir sisteminde sorunları olanlara tavsiye edilir.

BROKOLİ
Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine bire bir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs kanserini önler.Göğüs kanserine ve spinabifida hastalığına karşı etkili. Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan 'indole' adlı bir madde içeriyor.İndole, göğüs kanserine neden olan östrojen bozukluklarını engelliyor. Ayrıca brokolinin diğer bir özelliği de, spinabifida hastalığını (doğuştan belkemiğinde son omurun kapanmamış olması) önlemesi.

BUĞDAY
Lifli gıdalar sağlıklı bir beslenmenin temelidir. Buğdayın dış kabuklarından elde edilen kepek de, genellikle mısır gevreği türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli buğday unundan yapılan kurabiye vb. bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı önler. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği kalsiyum, demir ve çinko burada depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak ve rektum kanserini önleyici faktörler içerir. Ama, yulaf ve mısıra kıyasla sindirimi biraz daha zordur.

ÇAM FISTIĞI
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.

ÇAY
Binlerce yıllık bir bitki olan çayın yaprakları güzelleşmek içinde kullanılıyor. Yağlı bir cildiniz varsa, çaydan bir tonik olarak faydalanabilirsiniz.
Gözleriniz şişse iki soğuk çay poşetini göz kapaklarınızın üstünde bekletin.
Saçlarınızın eskisinden daha parlak görünmesini istiyorsanız, şampuandan sonra çayla durulayın. Farkı göreceksiniz.

ÇİLEK
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

ÇÖREKOTU
İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Koklanacak olursa baş ağrısını keser.

DOMATES
Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı bir sebze. C ve E vitaminleri içerir. Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz bulunur. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller. Kalp hastalıklarına ve prostat kanserine karşı etkili. 'Beta karotin'e yakın olan likopen içeriyor. Likopen vücudu kalp hastalıklarına karşı koruyan maddeler arasında yer alıyor. Araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini azalttığını gösterdi. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az.

DUT
Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.

EBEGÜMECİ
Göğsü yumuşatır. Öksürük keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.
Bu bitkinin yaprakları tahriş olan cildi dış etkenlere karşı korur. Cildi nemlendirir ve yumuşatır. Ebegümeciyle kan dolaşımını hızlandırabilir, bağ dokusunun elastikiyetini artırabilirsiniz. Ayrıca göz altındaki kırışıklara ve şişliklere de iyi gelir.

ELMA
Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz,kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.

ENGİNAR
Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur. Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikleri belirtildi.

FESLEĞEN
Sakinleştirici ve yatıştırıcı özelliği vardır. Enerji verir ve cildi rahatlatır. Fesleğenli saç losyonlarıyla saç derisine masaj yaparak, onların kökünü güçlendirebilirsiniz. Fesleğen yağıyla selülitlerinizden de kurtulmanız mümkün.

FINDIK
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.

GÜL
Cilde sağladığı yararlar yüzünden kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Parfüm üretiminin önde gelen elemanlarındandır. Gözenekleri sıkılaştırıcıdır.

GREYFURT
C vitamini bakımından çok zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır. İştah açar.

HAVUÇ
Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi.

IHLAMUR
Ihlamur, 18. yüzyıldan beri çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Sakinleştirici ve yumuşatıcı özelliğiyle kış aylarının vazgeçilmez içeceği. Ihlamurun bu özellikleri yağlı yada kuru her tür cilt için de geçerli. Ihlamur, cildi sakinleştiriyor ve yatıştırıyor.

ISIRGANOTU
Toplaması zor olduğu için pek fazla sevilmeyen bu bitki, cildin parlak görünmesini sağlar ve gerginleştiriyor. Böbrek hastalarının vazgeçilmez dostu saç dökülmesini de önlüyor.

ISPANAK
Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili.Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin % 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.

İNCİR
Bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Bronşit,öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji verir.

KARANFİL
Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. Koku giderir. İştah açar.

KEKİK
Bedeni kuvvetlendirir. Hazmı kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır.

KIRMIZI BİBER
Bulaşıcı hastalıklara karşı etkili. Vücudun özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı olan direncini artırıyor. Portakaldan daha fazla miktarda C vitamini içeren bu sebze, aynı zamanda içerdiği beta karoten ile bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu artırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma, mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve azaltır ve kanser tedavisinde kullanılır. Terlemeyi artırır, gut hastalıkları başta olmak üzere bir çok hastalığa iyi gelir.Kanser riskini serinlik verir (sıcak iklimlerde kullanılmasının nedenlerinden birisi budur), öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede(gargara olarak) kullanılır, sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır,vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini sağlar. Antibakteriyel etkisi ile hastalıkların önlenmesinde de etkili olan kırmızı biber ülkemizde ağırlıklı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere Güney ve Güneydoğu illerinde fazlaca tüketilir.

KİRAZ
Aspirin yerine kiraz. Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. 20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Nair'e göre,günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.

KİVİ
Bir kivide, bir portakalda olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.

KUŞBURNU
Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur.Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor.

LAHANA
Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astıma faydalıdır. Bağırsak kanserine karşı etkili. Lahana kanser hücrelerinin üremesini engelleyen kimyasal bir madde (isotiocyanates) içeriyor. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, haftada bir gün lahana yiyenlerin bağırsak kanseri olma riskleri üçte iki oranında azalıyor.

LAVANTA
Cildi rahatlatıyor ve gevşetiyor. Alın ve boyun bölgesinin toparlanmasına yardımcı oluyor. Su doldurulmuş küvete lavanta yağı karıştırıp, cildinizin kuru bölgelerine kısa bir masaj yaparak bu dertten rahatlıkla kurtulabilirsiniz.

MAYDANOZ
Bir demir deposudur. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum ve A vitamini vardır. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar. Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir, kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur.

MARUL
Kemik erimesine karşı etkili. Sütten bile daha fazla kalsiyum içeren bu sebze, kemikleri güçlendirmesi açısından bir numara. 100 gramında, küçük bir bardak sütün içinde bulunan kalsiyumdan daha fazlasına sahip. Bu miktar günlük kalsiyum ihtiyacının dörtte birine tekabül ediyor.

MISIR
Yüzde 18.3 gibi yüksek oranda lif içeriyor. Mısırın içeriğindeki yüksek karbonhidrat, enerji seviyenizi yükseltir. İçinde protein, kalsiyum, demir, fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.

MUZ
Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler. Adet sancılarını gidermeye birebirdir.

NANE
Cilde enerji, canlılık ve yoğun bir ferahlık hissi verir. Dokuların elastikiyetini kuvvetlendirir.

ÖKSEOTU
Kalbin atışlarını arttırır. Damar kireçlenmelerinde faydalıdır.Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.

PATATES
Kızarmış yemezseniz kilo aldırmaz. Sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler. Yorgunluğa karşı birebirdir. Bol miktarda C vitamini ve protein içerir. Halsizliğe karşı etkili. Vücuda enerji veren madde olan karbonhidrat içeren patates, C ve E vitaminleri ve beta karotin açısından en zengini.

PAPATYA
Her derde deva bir bitki. Tahriş olmuş, temizliğe ve ferahlamaya ihtiyacı olan ciltler için ideal. Kurutulmuş papatyalardan hazırlanmış bir losyonla gözlerinize yapacağınız kompres şişkinliğini alıyor.

PIRASA
İdrar söktürür. Mide rahatsızlığına iyi gelir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.

PORTAKAL
Antioksidantlar ile dolu bir meyve. Kanseri önleyici olarak bilinen bütün maddeleri içeriyor. Ayrıca bol miktarda C vitamini içeriyor.

SALATALIK
Salatalığı zaten birçok kadın cilt bakımı için kullanıyor. Hassas ciltlerde meydana gelen kaşıntıyı, pullanmayı ve gerginliği ortadan kaldırıyor. Cilde yoğun bir şekilde nem vererek, günlük nem ihtiyacını karşılıyor. Salatalığın kendisi ya da suyu cildimizi bir tonik kadar temizler,kabızlığı önler, böbrek ve kalp hastalıklarında vücutta biriken suyun atılmasına yardımcıdır. Kalp hastalıkları ve enfeksiyonlara karşı etkili. Kükürt içeriyor ve bu madde vücudun enfeksiyonlara karşı dayanıklılığını artırdığı gibi, kolestrolü de düşürüyor.

SOĞAN VE SARIMSAK
Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor.

TURP
Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer şişliğini indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcıdır. Romatizma, siyatik astım ve bronşite faydalıdır.

ÜZÜM
Üzümde bilinen 20 antioksidant var, siyah üzüm ise yeşil üzümden fazlasını içeriyor. Kan yapar, kanı temizler. Yüksek tansiyonu düşürür.Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Besleyicidir.

YOĞURT
Vücudun çeşitli organlarında bulunan bakterilerden bağırsakta barınanları, sindirim sisteminin düzenli çalışması açısından önemlidir. Bu bakteriler, enfeksiyonların ve bulaşıcı bir hastalık geçirirken almak zorunda kaldığımız antibiyotiklerin saldırısına uğrayabilir. Bu da sindirim sistemini harap eder. Yoğurt bu sorunu çözer, azalan bakteri miktarını normal seviyesine getirir ve enfeksiyonları hem önler, hem de onlarla mücadele eder. Bağışıklık sistemini de canlandırır. Kalsiyum oranı sütten fazla olan yoğurdun, protein oranı süte eşittir.

YERALMASI
Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir.

ZEYTİN
Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.

Yiyecek alırken nelere dikkat etmek gerekir?

Yağsız etin besleyici değeri daha yüksektir.
Yağlı ördek ve kaz eti yerine hindi ve tavuğu tercih edin.
Yağ tüketiminizi azaltmak için derisiz beyaz et satın alın.
Taze beyaz etin kalitesine dikkat edin. Derisi sararmış, kurumuş kümes hayvanı eti almayın.
Etler hemen tüketilmeyecekse birer yemeklik miktarlarda, yassı şekilde paketlenmiş olarak normal buzdolabı buzluklarında 1 hafta, derin dondurucularda 3-4 ay saklanabilir.
Taze balığın solungaçları pembe ve parlak kırmızıdır, pulları yapışık, görünüşü diridir. Bozulmamış ise gözleri parlak ve dışarı bombelidir.
Beyaz veya açık renkli olan, tatlı su levreği veya dil balığı gibi balıklar, sert ve daha koyu renkli, uskumru, somon ve gibi balıklardan daha az yağ içerir.

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ

Mikroorganizmalardan korunmak için iyi kaynatılmış, pastörize/sterilize edilmiş süt ve ürünleri kullanılmalıdır.
Pastörize şişe sütlerin kapakları açılmamış ve üretim tarihi ile satın alındığı tarih aynı veya çok yakın olmalıdır .
Pastörize edilmemiş sütler, kabardıktan sonra 5 dakika kaynatılıp hemen soğutulmalıdır.
Kaynatılmış ve pastörize sütler cam kavanozda buzdolabında 12 gün, kutusu açılmış sterilize sütler en fazla 3 gün saklanabilir.
Peynirler hoş kokmalı ve kalıbı ile aynı hacimde (taşmamalı) olmalıdır.
Peynirlerin yüzeyi kesildiğinde kuru, çabuk parçalanan ve dökülür özellikte olmamalıdır .
Çiğ sütten yapılmış peynir tüketilmemelidir.
Yoğurt torbaya konup süzülür ve süzülen suyu atılırsa vitamin kaybı olur. Yoğurt suyu çorba ve hamur işlerinde kullanılarak değerlendirilmelidir.

YUMURTA

Kabuğu temiz, kendisi iri olmalıdır. Kırık ve çatlak yumurtalar alınmamalı.
Yumurta, buzdolabının özel bölümüne sivri kısmı alta gelecek şekilde yerleştirilmelidir. Bu şekilde 10 gün saklanabilir.
Taze yumurtanın sarısı, akı tarafından küre şeklinde sarmalanmıştır. Kabuğu pürtüklüdür.
Bayat yumurta kırıldığı zaman sarısı hemen dağılır ve akıyla karışır.
Yumurta ışığa tutulduğu zaman taze yumurtanın sarısı ortada gözükür; yumurta bayatladıkça sarısında kabuğa doğru bir kayma görülür.
Taze yumurta suya atıldığında dibe çöker, bayatladıkça yukarı doğru çıkar.

SEBZE VE MEYVE

Yeşil yapraklı sebzelerin yaprağı bol ve yeşil olanları daha iyidir.
Patates ve soğanlarda çimlenme ve yeşillenme olmamalıdır.
Şişmiş, paslı ve içindeki sıvıyı sızdıran konserveler alınmamalıdır .
Meyvelerin iri ve gösterişli olanları değil, pörsümemiş ve sulu olanlarını seçin

Verem, Tuberkuloz

Tıpta tüberküloz olarak adlandırılan verem hastalığına halk arasında ince hastalık da denmektedir. Tüberküloz, asıl olarak akciğerlerde yerleşen, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır.

Bilinen en eski hastalıklardan birisi olmasına; sebebinin kesin olarak bilinmesine; 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi tüberküloz nedeniyle kaybedilmektedir. Yerküre üzerinde yaşayan her üç kişiden birisi tüberküloz mikrobuyla karşılaşmış ve onunla tanışmış durumdadır. Halen yılda üç milyon kişi tüberküloz nedeniyle ölmekte olup her yıl 8 milyon yeni tüberküloz hastası teşhis edilmektedir.

Özellikle Asya, Afrika kıtasında çok sık olarak rastlanmaktadır. Eskiden gelişmiş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri bu hastalıktan hiç söz etmezlerdi. Oysa AİDS salgınına ve küreselleşme sürecine paralel olarak bu ülkelerde de tüberkülozlu hastaların sayısı artmaya başlamıştır. Türkiye tüberkülozun sık görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. Hastalığa sebep olan mikrop (Mycobacterium tuberculosis) veremli hastadan sağlam kişiye geçerek yayılır. Çok daha nadir olarak hasta sığırların süt ve bu sütlerden yapılan süt ürünleri ile de bulaşabilir. Verem mikrobu hava yoluyla bulaşır.

Hasta kişinin öksürmesi, aksırması, konuşması ve nefes alıp vermesi sırasında havaya saçılan mikroplar havada günlerce asılı halde canlı kalmaktadır. Hasta kişiyle teması olan yani kapalı bir ortamda uzun süre aynı havayı soluyan sağlam kişiler nefes aldıklarında havadaki bu mikroplar onların akciğerlerine ulaşır ve orada yerleşerek enfeksiyonu başlatır.

Solunum yolunun dışında cilt ve mukozalardan, doğum kanalından, anne sütünden de çok nadiren bulaşabilirse de pratikte bu tür bulaşmalar önemsizdir.

Balgamında mikrop bulunan, hastalığı yaygın olup öksüren hastalar daha çok bulaşmadan sorumludur. Akciğer dışı organ tüberkülozu olanlar, 15 gündür tedavi almakta olanlar pratik olarak bulaştırıcı değildir. Tüberküloz hastasıyla teması olup mikropla karşılaşan, hatta mikrobu soluyan kişilerin az bir kısmında hastalık gelişir. Hastalık solunan mikrobun sayışma, hastalık yapma gücüne (bazı mikroplar ölü veya zayıf olup hastalık yapamaz) ve Sağlam kişinin direncine, savunma sisteminin kuvvetine bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterir. Sigara içen, alkolik, beslenmesi bozuk ve kötü yaşam koşullarına sahip kişilerde ve başta akciğer hastalığı, şeker hastalığı, bazı kan hastalıkları, AİDS ve böbrek hastalıkları gibi süreğen hastalığı olanlarda verem oluşma olasılığı daha yüksektir. Mikrobu alan kişide bazen l -2 ay; bazen bir kaç yıl bazen de onlarca yıl sonra hastalık gelişebilir. Veya hiç gelişmeyebilir. Mikrobun vücuda giriş yolu hastaların tamamına yakın bir çoğunlu-ğunda akciğerlerdir. Ancak buradan lenf akımı ve kan yoluyla vücudumuzdaki tüm doku ve organlara yayılabilir. Kemik ve eklemler, böbrek ve üreme sistemi, beyin zarı, göğüs ve karın boşluğunu çevreleyen zarlar (plevra, periton), cilt ve lenf bezelerinde sık yerleşir.

Tüberkülozun belirtileri

Hastalık ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz.Akciğer dışı organ tüberkülozlarmda tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler (hematüri, piyüri vb), boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakın maların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, göğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.

Tüberküloz Nasıl Anlaşılır?

Tüberküloz ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz. Akciğer dışı organ tüberkülozlarında tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler, boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakınmaların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, ğöğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.

Tüberküloz Teşhisi

Kişinin tüberküloz olduğu ancak vücut ömeklerinde (balgam, idrar, mide açlık sıvısı, beyin omurilik sıvısı, plevra-periton sıvısı, lenf bezi aspirasyonu vb...) tüberküloz mikrobunun gö-rülmesi ve üretilmesiyle söylenebilir. Bazen alınan doku biyopsilerinde tüberküloza özgü değişikliklerin izlenmesiyle de tanı konabilir

Tüberküloz tedavisi

Elimizdeki tedavi imkanlarıyla uygun şekilde tedavi edilmek koşuluyla artık tüberküloz %100'e yakın tedavi edilebilir bir hastalık haline gelmiştir. Ancak bu pratikte tüberküloz tedavisinde sorun olmadığı anlamına gelmemektedir. Günlük uygulamalarda maalesef bir çok hastanın tedavisi yetersiz kalmakta ve hastalık müzminleşmektedir. Bunun nedeni yanlış veya eksik tedavilerdir.

Tüberkülozu, konunun uzmanı bir hekimin tedavi etmesi gereklidir. Hastanın düzenli olarak takip edilebilmesi, ilaçlarını ücretsiz ala-bilmesi ve ülkemizdeki tüberküloz sorunu hakkında dokümantasyonların yapılabilmesi açısından dispansere kayıt yaptınîması gereklidir. Zaten tüberküloz teşhisi konan hastayı bildirmek yasal bir zorunluluktur.

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verem ile savaşmak üzere Verem Savaş Daire Başkanlığı altında bir örgütlenme geliştirmiştir.

Verem Savaşı Grup Başkanlıkları, yataklı kurumlar, dispanserler hemen her bölgede ve İl ve ilçelerde mevcuttur. Tüberküloz teşhis, tedavi ve takibi, aşılamalar buralarda ücretsiz olarak yapılmaktadır.

Öncelikle hastadan mikrop üretilerek teşhis kesinleştirilmeli ve mikrobun hangi ilaçlara duyarlı hangilerine dirençli olduğunu gösteren ilaç direnç testleri mümkünse yapıImalıdır Çünkü ülkemizde tüberküloz ilaçlarına karşı primer direnç oranları çok yüksektir. En az dört ayrı ilacı aynı anda birlikte kul (anacak şekilde bir tedavi başlanmalıdır. Daha az sayıda İlaçla başlanan tedavi, ülkemiz için yanlıştır. Birlikte kullanılacak olan ilaçlar hastanın yaşına, tıbbi durumuna göre seçilmelidir. Tedavi süresince ilaçlar mutlaka uygun doz ve sürelerde tedaviye ara vermeden, aksatmadan kullanılmalıdır. Günümüzde en kısa süreli tüberküloz tedavisi 6 ay devam etmek zorundadır. 6 aydan kısa tüberküloz tedavisi olmaz. Fakat hastanın durumuna göre bu süre 9 ay, 12 ay, 24 aya kadar hekim tarafından uzatılabilir. Bunlara dikkat edilmezse; zamanla tüberküloz mikrobu tedaviye direnç kazanır ve bir müddet sonra artık tedavi edilebilir hastalık tedavi edilemez hastalık haline gelir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü tüberkülozu yanlış tedavi etmenin hiç tedavi etmemekten daha kötü olduğunu duyurmuştur. Yanlış veya eksik tedaviler sonucunda 15-20 gün içerisinde hastanın şikayetleri tamamen düzelir ve hasta iyi oldum. İşler yolunda gidiyor zanneder. Oysa 3-6 ay İçerisinde ilaç direnci gelişir ve hastalık tekrar geri döner. İşle bu taktirde tedavi çok zorlaşır bazen de imkansız hale gelebilir. İlaç direnci oluşmuş hastaların tedavisi güçleşmiş ve tedavinin basan h ohna olasılığı çok azalmıştır. Üstelik bu hastalar ilaçları dirençli mikroplar" etraflarına yaydıkları için bunlardan mikrop kaparak hastalanan yeni kişilerin de tedavisi güçtür. Bu şekilde toplumda tüberkülozun tedavi ve kontrolü giderek daha da zorlaşır. Her şeye rağmen ilaç direnci olan veya ilk tedavileri yetersiz olan hastaların mutlaka bu tür hastaların yatırılarak tedavi edilebileceği. alternatif ilaçların kullanılabileceği, direnç-l i tüberküloz tedavisinde deneyimli uzmanların bulunduğu özel merkezlere gönderilmeleri ve sadece buralarda tedavi edilmeleri gereklidir.

Tüberküloz İlaçlarının Yan Etkileri:

En önemli yan etki karaciğer üzerinedir. Bilhassa 35 yaşın üzerinde, alkol almış, hepatit veya başka karaciğer hastalığı olan kişilerde daha sık rastlanır. Görme, işitme ve denge ü-zerine olumsuz etkiler ile kırmızı yeşil renk körlüğü görülebilir. Böbrek ve sindirim sistemine zararlı te-sirler olabilir. Alerjik reaksiyonlar da gözlenmektedir. ilaçlara bağlı istenmeyen etkiler ortaya çıktığında derhal hekimine ulaşıp sorununu aktarmalıdır. Eğer şikayetler ilaçlara bağlı ise öncelikle hangi ilaçla ilgili olduğu ve yan etkinin şiddeti saptanıp ona göre hareket edilir. Hafif sorunlarda ilaca devam edilirken önemli reaksiyonlarda ilaca bir süre ara verilebilir, ya da o ilaç tedaviden tamamen çıkarılabilir.

Tüberkülozdan Korunma

Öncelikle hasta kişilerin teşhis edilip tedavi edilmesi gerekir. Çünkü kaynak onlardır. Bir hasta yılda ortalama 10 sağlam kişiye hastalığı bulaştırmaktadır. İkinci olarak hasta kişiden sağlam kişiye geçişin önlenmesi gerekir. Bunun için hastanın yaşadığı mekanın havalandırılması, negatif aspiratörlerle havanın temizlenmesi, ultroviyole ışınlama yapılmasa hastanın maske kullanılarak basil saçılmasının önlenmesi faydalı olabilir. Balgamında mikrop bulunan hastanın izolosyonuno artık pek başvurulmamaktadır. Üçüncü olarok sağlam kişilerin direncinin artırılması için aşılama yapılmalıdır. Eğer evde bir kişi tüberküloza yakalandı ise o hane halkı taranmalı ve gereken kişilere koruyucu tedavi uygulanmalıdır.

Doğumu takiben ikinci ay sonunda ve ilk okula başlayan her çocuğa BCG aşısı denen tüberküloz aşısı yapılmalıdır. Aşı hastalığı yüzde 100 önlemese de sıklığını azaltır ve milier, menenjit tüberküloz gibi ağır türlerin ortaya çıkmasını önler.

Balgamında mikrop saçan tüberküloz hastasıyla yakın teması olan her kişi koruyucu ilaç tedavisi açısından uzman hekim tarafından değerlendirilmelidir. Bundan başka önceden tüberküloz mikrobunu al mış, aktif olarak hastalık geçirmemiş fakat tüberkülozun yeniden aktive olması için uygun koşullar taşıyan yani vücut direncini düşüren başka bir hastalığı olan (AİDS, lenfomo vb) veya direnç düşürücü bir başka tedavi olan (kortikosteroid vb.) hastalarda koruyucu ilaç tedavisi gerekebilir

Koruyucu ilaç tedavisi genellikle tek ilaçla (isoniazide) 6 ay müddetle uygulanır. Fakat kişinin durumuna ve temas olunan hastanın mikrop özelliklerine göre daha farklı rejimler de gerekebilir. PPD veya tüberkülîn deri testi, tüberküloz mikrobuyla karşılaşıp karşılaşmama durumunu ortaya koymak için yapılır. Hastalığın olup olmadığını göstemez. Testin pozitif olması kişinin daha önce tüberküloz mikrobunu b hastadan aldığını ve vücudunda tüberküloza karşı bir reaksiyon oluştuğunu gösterir.

Ancak söz konuşu kişi tüberküloz hastası olabilir de olmayabilir de. Bu nedenle pozitiflik tek başına tedavi gerektirmez.

Doç. Dr. Sedat Altın
Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Klinik Şefi

Akciger Tuberkulozu - Verem

Akciğer Tüberkülozu - Verem
Tüberküloz basili ile ilk enfeksiyon, birincil tüberküloz (primer tüberküloz) olarak adlandırılır. İnsanlarda birincil lezyon tonsillalar, bağırsak, deri gibi organlarda da görülebilmekle birlikte, en sık akciğerlerdedir.

İlk enfeksiyonu geçirmiş bir kişide tekrar tüberküloz enfeksiyonunun gelişmesine yeniden enfeksiyon (reinfeksiyon) tüberkülozu denilmektedir. Yeniden enfeksiyonun, basillerin yeniden alınmasıyla mı yoksa sessiz tüberküloz odağının yeniden aktivasyonu ile mi gerçekleştiği henüz tam olarak anlaşılmamıştır.


BİRİNCİL TÜBERKÜLOZ

Birincil tüberküloz özellikle bebek ve çocuklarda görülür. Tek ya da bazen birden fazla olabilen küçük periferik ya da subplöral tüberkül ya da tüberküllerle kendini gösterir. Lezyon herhangi bir akciğer lobunun herhangi bir yerinde görülebilmesine rağmen sıklıkla rastlandığı bölge akciğerlerin alt ya da orta foblarıdır. Apekste görülmesi enderdir.

Birincil lezyonun özellikleri Gohn tarafından ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu nedenle lezyon Gohn odağı (tüberkülü} olarak da adlandırılır. Gohn odağı 1-3 cm çapında olabilir. Buradan basiller lenf yolları ile mediastinal lenf düğümlerine taşınır ve mediastinal lenf düğümlerinde büyüme ve kazeifikasyona neden olur. Akciğerin periferindeki parankim lezyonu ve trakeobronşial lenf düğümlerinin büyümesi tipik bir bulgudur.

Bu iki lezyon birlikte Gohn kompleksi ya da primer kompleks olarak tanımlanır. Primer kompleks, basillerin bronş, lenf ve kan yolu ile ya da direkt yayılmaları sonucu ilerleyebilir. Ancak olguların çoğu iz bırakmadan, ya da nedbeleşerek veya kireçlenerek iyileşir. Erişkin akciğerleri dikkatle aranırsa iyileşmiş birincil tüberküloz odaklan genellikle bulunur.

ilerleyici hastalık çok az kişide oluşur, bu olay ya akciğer parankimindeki lezyonun genişlemesi ile ya da basillerin bronş yolu ile akciğerin diğer kısımlarına yayılmasıyla gerçekleşir. Basillerin bronş yolu ile yayılmaları ya bronşun çevresindeki akciğer lezyonun ya da bronşa komşu kazeöz lenf bezinin bronşa açılması sonucudur. Akciğerin her tarafında sınırlı küçük odaklar şeklinde ya da yaygın olarak tüberküloz bronkopnömonisi alanları görülür. Konakçı bağışıklığı yüksek ise lezyonlar proliferatiftir.

Direnci az hastalarda, özellikle fazla sayıda basil dokuya yayıldığında doku aşırı duyarlığı gelişir ve yaygın kazeifikasyon nekrozu ve nekrozla sonlanan bir pnömoni gelişir («kazeöz pnömoni»). Primer lezyonun ilerlemesi kavern oluşumu ile sonlanabilir. Ancak bu olay yeniden-enfeksiyon tüberkülozundaki kadar göze çarpıcı bir özellik değildir. Bronş yolu ile yayılımın diğer komplikasyonları bol basil içeren kazeöz materyalin öksürükle atılması sırasında görülebilir. Bu durumda basiller karşı akciğere, larenks ve bağırsaklara yayılarak yeni tüberküloz lezyonlarının gelişmesine yol açar. Lenf kan yolu ile yayım yaygın milier tüberküloza veya tek bir organda ilerleyici hastalığa neden olabilir (yani tek, izole veya organ tüberkülozu).

Birincil tüberkülozun anlatılmış olan bu yapısı sıklıkla «çocuk tüberkülozu» olarak bilinmektedir. Bu tablo bebek ve çocuklardaki hastalığın alışılagelen belirtisi olmakla birlikte aynı olay, daha önce tüberküloz enfeksiyonu geçirmemiş ve direnci düşük erişkin ve gençlerde de görülebilir. Bununla birlikte ilkenfeksiyon geçirdiğine ilişkin bulgulara rastlanamayan birçok beyaz erişkinde çocukluk tipi birincil tüberküloz genellikle görülmez, bu kişilerde ilk enfeksiyon, «yeniden enfeksiyon» tüberkülozuna yakın benzerlik gösteren anatomik özellikler taşır.


YENİDEN ENFEKSİYON TÜBERKÜLOZU (REENFEKSİYON TÜBERKÜLOZU)

Yeniden-enfeksiyon tüberkülozu «yetişkin tüberkülozu», «birinciden sonraki» ya da «ikincil tüberküloz» olarak da isimlendirilir. Gençlerde de görülmesine rağmen en sık erişkinlerde rastlanır. Hastaların geçmişinde klinik bir belirti vermemiş sadece tüberkülün deri testinin pozitif olmasıyla saptanabilir nitelikte bir birincil enfeksiyon vardır.

İlk enfeksiyon ve yeniden-enfeksiyon tüberkülozu arasındaki süre değişiktir. Genellikle yıllar sürer. Yeniden enfeksiyon tüberkülozunun yeniden basillerle karşılaşma sonucu gelişen taze bir enfeksiyon mu olduğu yoksa kısmen iyileşmiş eski lezyondan basillerin aktive olarak eski odağın alevlenmesini mi sergilediği, üzerinde tartışılan bir problemdir. Bu iki olayın da yeniden enfeksiyon tüberkülozunda meydana geldiği hakkında hiçbir şüphe yoktur. Genellikle kabul edilen görüş dışardan enfeksiyonun erişkinlerde, içerde yeniden aktivasyonun gençlerde sık görülen bir mekanizma olduğu şeklindedir.

Erişkin akciğer tüberkülozunda lezyonların değişmez yerleşimi akciğerlerin üst bölümleridir (apikal bölge). Bu yerleşimin nedeni hiç bir zaman yeterli şekilde açıklanamamıştır.

Kazeifikasyonla birlikte eksüdatif ve proliferatif özellikler taşıyan yerel pnömonik odak akciğerin subapikal bölgesinde gelişir. Eğer kişi enfeksiyonu yenerse iyileşme meydana gelir. İyileşme fibrozis ile sağlandığından apekste ya da apekse yakın çökük bir nedbe alanı bırakır. Bu nedbe kömür tozlarının birikmesinden dolayı siyah renklidir ve bazen kemikleşir. Böyle nedbelere otopsilerde oldukça sık rastlanır (bu arada sınırlı slikoz lezyonları ve histoplazmasisin de apikal nedbeler oluşturabileceğini akılda tutmak gerekir). İyileşmiş yeniden enfeksiyon tüberkülozu olgularında, bölgesel lenf düğümleri genellikle normaldir veya oldukça silik lezyonlar gösterir.

Eğer lezyon ilerlerse tüberküller birbirleri ile kaynaşarak yayılır. Böyle lezyonlarda kazeifikasyon nekrozu da fazladır. Tam iyileşmede çevrede gelişen fibroz doku lezyonu iyice sınırlandırır ve ilerlemesine engel olur, bu tip lezyonlar «fibrokazeöz lezyon» olarak adlandırılır. Eğer iyileşme tam değilse lezyona komşu akciğer dokusuna doğru düzensiz yayılmalar meydana gelir. Bu yayılmalar sırasında bronş duvarları da tutulursa kazeöz materyal bronşa dökülür, öksürükle atılarak yerinde kavern bırakır.

Bu kavernler 45 cm çapında olup, duvarları fibrokazeöz dokudan oluşmuştur. Kavern içine şiddetli kanamalar meydana gelebilir ancak çevredeki kronik iltihap sonucu damar iümenlerinin daralması (endarteritis obliterans) ve lümende trombüs oluşması sonucu böyle ağır kanamalara pek rastlanmaz. Böyle kalınlaşmış damarlar kavernin bir ucundan diğer ucuna uzanan kalın bantlar oluştururlar.

Aktif apikal lezyondan sağlam akciğer dokusuna basillerin yayılması bronşlar yolu ile gerçekleşir. Basillerin bu şekilde yayılması sonucu birbirleriyle birleşerek genişleyen ve akciğer parankimine yayılan tüberküller oluşur. Bu tüberküllerin bazılarında kazeifikasyon nekrozu gelişir ve fibroz doku ile çevrilir (fibrokazeöz tüberküloz). Tutulan akciğer alanlarında çok sayıda kavernler oluşur. Bronşların, kavernlerin ortaya çıkmasmdaki rolleri yanı sıra, enfeksiyonun, bronş katlarına yayılması sonucu mukozalarında da tüberküloz lezyonları gelişebilir (endobronşial tüberküloz), iyileşme sırasında gelişen fibroz doku, bronş lümenlerinde daralma ve genişlemelere (bronşektazi) yol açar. Bu gibi lezyonların sonucu olarak akciğerlerde dağınık odaksal kollaps alanları görülür.

Bazı olgularda akciğer fibrozu, pulmoner hypertansiyon ve korpulmonale gelişmesine yol açacak kadar yaygındır. Akciğer parankiminin bu ilerleyici hastalığı plevrayı da etkiler (sıvı toplanması, fibrinli plörit, tüberküloz ampiyem ve plevra boşluğunu tam ya da kısmen kapayan fibrozis). Bölgesel lenf düğümlerinde kazeifikasyon nekrozu olmayan ya da çok az nekroz içeren tüberküloz odakları bulunabilir. Enfeksiyonun bronş yolu ile yayımı sırasında karşı akciğerde, larenks ve bağırsaklarda da lezyonlar gelişebilir.

Basillerin kan yolu ile yayılması akciğerler dahil birçok organda milier tüberküloza veya organ tüberkülozlarına yol açar. Aşırı duyarlığın fazla ve direncin az olduğu olgularda fazla sayıda basilin bronş yolu ile yayılması sonucu hızla ilerleyerek ölümle sonlanan kazeöz pnömoni gelişir (Gallopan ftizi). Kazeöz pnömonide lezyon gösteren akciğer parankimi havasızdır gri beyaz ya da gri sarı renkte gözükür. Mikroskopik olarak yaygm kazeifikasyon nekrozu görülür, alveoller nekrotik materyal ile doludur. Çevre alveollerde protein içeren eksüda bulunur. Epiteloid hücre ve dev hücre oluşumu seyrektir.

Akciğerdeki tüberküloz kavernlerinin iyileşmesi sıklıkla, lümeni dolduran kazeöz materyalin koyulaşması ve nedbe dokusu ile çevrilmesiyle oluşur. Nedbe alanlarından geçen bronşların lümenleri daralır ve tıkanır. Az görülen iyileşme yollarından biri kazeöz kalıntı kalmaksızın kavernin nedbe dokusu ile dolmasıdır. Bir başka tipte ise, kavern açık kalır ve bronşlarla bağlantılıdır. Bronş epitelleri ilerleyerek kavernin fibroz duvarını örter. Bu tip iyileşmeye «açık iyileşme» adı verilir. Streptomisin tedavisinin özellikle taze ve eksüdatif karakterdeki tüberküloz lezyonlarını gerilettiğine ve iyileştirdiğine ilişkin bulgular mevcuttur.

Hamileler nasıl araç kullanmalı?

Gebe bayanların araç kullanırken dikkatli olmalarını tavsiye eden uzmanlar, aksi halde bebeğin de anne adayının da risk altında kalacağı uyarısında bulunuyor.
Op.Dr.Özer Kutlu, gebelikte araç kullanmakta bir sakınca olmadığını söyledi. Araç kullanırken emniyet kemerinin mutlaka takılması gerektiğini hatırlatan Kutlu, hamileler için emniyet kemerinin çok daha fazla önem taşıdığını kaydetti. Emniyet kemeri kullanmaksızın bir yere çarpma durumunda bebeğin ve anne adayının ağır şekilde yaralanabileceğini hatta ölebileceğini aktaran Kutlu, "Unutmayınız ki bebeğiniz ilk araba yolculuğunu sizin karnınızda yapmaktadır." dedi.
Dr. Kutlu, araç kullanan anne adaylarına şu önerilerde bulundu: "Daima 3 noktadan tesbit edilen emniyet kemeri kullanınız. Kemeri karnınızın üstüne değil kalça kemiklerinizin üstüne yerleştiriniz. Kemerin diğer kayışını göğüslerinizin arasından geçiriniz. Asla koltuk altından geçirmeyiniz. Kemerin sıkıca bağlı olduğundan emin olunuz. Gebeliğin özellikle ilerleyen dönemlerinde kendi başınıza uzun süreli araç kullanmayınız. Doktorunuza danışarak ne kadar süre araba kullanmaya devam edeceğinize karar veriniz. Gebelikde herhangi bir risk faktörü ortaya çıkmışsa araç kullanırken daha dikkatli olunuz."

6 Ocak 2009 Salı

Kalori yakmanın 20 yolu

Lida Dai Dai Hua Jiao Nang Seo YarışmasıSadece hayat tarzınızı değiştirerek güvenli bir şekilde kilo verebilirsiniz. Nasıl mı?

Özel yiyecekler almadan, pahalı diyet kulüplerine katılmadan sadece hayat tarzınızı değiştirerek güvenli bir şekilde kilo verebilirsiniz.



1- Kilo almanın en önemli nedenlerinden biri yemek aralarında atıştırmaktır. Atıştıracağınız zamanlarda su için.

2- Buzdolabınızı boşaltın. Böylece hem para harcamazsınız hem de sizi atıştırmaya iten neden yok olur.

3- Yeterince uyuyun. Böylece, yiyerek alacağınız enerjiyi uyurken toplamış olursunuz.

4- Alkol, ekmek ve karbonhidratlardan uzak durun.

5- Karanlık ortamlarda bulunmamaya ve akşamları bir saat önceden uyumaya çalışın. Eğer akşam bir şeyler izlemek istiyorsanız. Karanlık değil, aydınlık bir ortamda yapın bunu.

6- Mutlaka kahvaltı yapın. Bu size gün içinde harcamanız gereken enerjiyi verecektir ve öğlen yemeğinde çok acıkmayacaksınız.

7- Öğün aralarında yeme istedi doğduğunda, sevdiğiniz bir müziği dinleyin. Araştırmalar, müzik dinlediğinizde de sevdiğiniz bir yemeği yediğinizde de beyninizin aynı bölgesi uyarılıyor.

8- Ayakta hiçbir şey yemeyin.

9- Yeşil çay için. Araştırmalar gösteriyor ki, yeşil çay içmek vücuttaki kalorilerin yakılmasında çok etkili. Günde 3 bardak yeşil çay içmeye çalışın.

10- Yediğiniz şeye konsantre olun. Televizyon seyrederken, bir şeyler okurken ya da e-maillerinize cevap verirken yemeyin.

11- Dışarı çıkın. Günde en az 20 dakika dışarıda oturmaya ya da yürüyüş yapmaya özen gösterin. Çünkü gün ışığı yeme isteğinizi kontrol etmenize yardımcı oluyor.

12- Sağlıklı şeyler yiyin. Dışarıda yemek yediğiniz zaman çocuk mönüsü ya da sossuz salata yiyin.

13- Kendinizi çok fazla zorlamayın. Diyet programınızı yaparken 1200 kalorinin altına düşmemeye özen gösterin.

14- Bahçe işleriyle uğraşın. 1 saat bahçe işiyle uğraşmak 500 kalori yakmanızı sağlar.

15- Asansör kullanmak yerine merdivenden çıkın.

16- Ev işi yaparak da kalori yamanız mümkün. Ufak tefek ev işleriyle uğraşın.

17- İp atlayın. Bu muhteşem bir egzersizdir ve diğerlerinden daha eğlencelidir.

18- Sık ama az yiyin.

19- Çikolatayı çok seviyorsanız, her akşam bir parça (küçük tabi ki) çikolata yiyin.

20- Kendinizi sıkıntıya sokmayın, her şey beyinde biter.

5 Ocak 2009 Pazartesi

İsrail Mallarını Boykot Edelim!

İsrail ve Amerikan mallarını boykot edelim.
BENİM BOYKOT ETMEMLE NE OLUR DEME SAKIN HA..! UNUTMAKİ, YERYÜZÜNDEKİ MÜSLÜMANA SIKILAN MERMİLER, AŞAĞIDAKİ ALDIĞIN ÜRÜNLERİN GELİRİ İLE YAPILMAKTADIR... Ve unutma ki; BUNUN HESABINI ÖBÜR ALEMDE VERECEKSİN. Ve unutma ki; SIRA SANA DA GELEBİLİR... Ve unutma ki; FARKLI MEKANDA YAŞADIĞIN İÇİN BU MERMİLER SANA SIKILMIYOR...!

Aşağıdaki ürünleri alarak İsrailin Filistin'e attığı kurşunlara destek olmayalım...
Milka, Fanta, Sprite, Schweppes ,Danone, MArks&Spencer, Coca Cola, Victorias secret, TANG, POLO, Calvin Klein, Toysrus,GAP, Carrefour, Toblerone, BOSS, Disney, Mc Donalds, LOREAL, GIORGIO ARMANI, Levis, IBM, TOMMY HILFIGER, NOKİA, NESTLE; Johnson Johnson, DELL, İntel, Philip Morris, KIWI, Starbucks coffee, Caprisun, VICHY, Timberland, JAcobs
israil boykot